Dünyada yaklaşık 700 milyon migren hastası olduğu ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından iş yapamamaya engel hastalıklar arasında 19.sıraya kadınlarda ise 12.sıraya yerleştirilmiştir. (1)
Yaşam kalitesini düşüren, baş ağrısı şikayetiyle en çok başvuru yapılan sağlık problemidir. Erkeklerde %10, kadınlarda ise bu oran %21’lere çıkmaktadır. (2)
Genellikle mide bulantısı, kusma ve ışığa karşı hassasiyetle kendini gösteren güçlü ve dayanılmaz bir baş ağrısıdır. Saatler veya günlerce sürebilecek migren atakları yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir hastalıktır. İngiltere ve ABD’de migren hastalarının yaklaşık üçte ikisinin doktora danışmadığı ve evde tedavi yöntemleri ile ağrıdan kurtulmaya çalıştıkları belirtilmektedir.( 1)
İstanbul migren ağrıları belirtileri kişiden kişiye değişmektedir ve 4 farklı evreden oluşmaktadır. Prodrom, aura, baş ağrısı ve postrom olarak sıralanmaktadır.
Baş ağrısı gelmeden önce sinyalleri ile kendini hissettirmeye başlar. Öncü ataklar olarak tanımlanabilir. Hastaların bir çoğu baş ağrısı başlamadan önce ağrının geleceğini hisseder. Aşırı duyarlılık, tepsikellik, depresif, düşüncede yavaşlama, uyuma isteği, aşırı su içme, şişkinlik hissi, konuşurken takılma ve ışık ses koku duyarlılığı gibi sıralanabilir.
Baş ağrısından önce kendini gösteren 4-72dk. arası süren evredir. Görsel, duyusal, motor ve psikolojik durum değişiklikleriyle kendini hissettirir. Siyah noktalar, dalgalı çizgiler, ışık parlamaları, karıncalanma hissi, net konuşamama, koku, tat değişikliği bu evrede yaşanabilen durumlardır.
Baş ağrısına tutulmayla birlikte zonklayıcı bir hal alan, hareket ettikçe daha da şiddetini arttıran, kimilerinde baş ağrısına eşlik eden mide bulantısı da olabilir. Migren baş ağrıları ne zaman geçer sorusunun cevabı ise değişmektedir. Kimilerinde bir günde geçerken, kiminde günler sürebilir. Ataklar ise bazılarında birkaç gün bir tekrarlarken, bazılarında ise yılda bir veya iki kez olabilir.
Baş ağrısından sonraki kısmı kapsayan bu evrede şu durumlar yaşanabilir. Yorgun, kas ağrısı veya güçsüzlük, iştah artışı ile düzelme evresi tamamlanmış olur.
Migren kesin nedeni bilinmemekle birlikte genetik faktörler etkili olmaktadır. Ailesinde migren öyküsü olanların daha fazla risk grubunda olduğu belirtilmektedir. Ayrıca hormonal değişiklikler de etkili olmaktadır. Kadınlarda erkeklere oranla daha fazla yaşanmasının nedeni de adet döneminde yaşanan hormonal değişikliklere bağlanmaktadır. (3)
İstanbul Migren tanısı öncelikle doktorun şikayetleri değerlendirmesiyle konulmaktadır. Sadece anlık ağrılar değil, kişinin hastalık öyküsü dinlenerek, baş ağrısını neyin tetiklediği belirlenmektedir. Örneğin hastanın su tüketimi, beslenmesi, uyku düzeni, çevresel şartlar etkilemektedir.
Tanı sürecinde genellikle dikkate alınan hususlar şunlardır;
Auralı ve aurasız olarak sınıflandırılan migren olarak sınıflandırılmaktadır. Auralı migren tipi yaklaşık %10’luk kısmı kapsamaktadır. Tek başına ya da aurasız migren ataklarıyla kendini hissettirir.
Migren ağrısı başlayan bir kişi bu sürecin biteceğini bilmelidir. Tedavide genel ilkeyi de oluşturan bu süreçte migren yaşamayı öğrenirken migren ataklarında neler yapılması gerektiğini de bilmek gerekmektedir. Esasında iki temele dayanan migren tedavisi doğrudan atakların tedavisi ve önleyici tedavi olmak üzere sınıflandırılabilir. (1)
Günlük yaşamda birçok etken migreni tetiklemektedir. Kişiden kişiye değişen ve günlük rutinde migreni tetikleyen unsurları bilerek yaşam şeklinin düzenlenmesi, migren tetikleyicilerinin farkında olarak dikkat etmesi şeklinde önlemlerle migren ataklarından korunabiliriz. Tetikleyicileri ise şu şekilde sıralayabiliriz;
Görüldüğü üzere beslenme ve günlük yaşantıda olan aksaklıklarla ile ilişiği olan migren tetikleyicilerindeki tüm faktörler herkeste aynı etkiyi yapmaz. Kişiden kişiye değişen ve dikkat edildiğinde ve migreni tetikleyen unsur fark edilerek uygulandığında migren atakları azaltılabilir.
İstanbul migren hastalığının depresyon ile doğrudan bir bağı yoktur ya da böyle bir bağ var ise henüz bilinmemektedir. Ancak bu hastalık çok ağrılı ve acılı bir hastalık olduğundan hasta bu hastalığa çok fazla ve çok uzun süre maruz kaldığında depresyon benzeri belirtiler yaşayabilir. Hasta ciddi anlamda morali bozuk olabilir ya da yaşamına normal seyrinde devam edecek enerjiyi kendinde bulamayabilir.
Migrenin genetik yatkınlık faktörünün bulunduğu konusunda bilimsel kanıtlar mevcuttur. Bu nedenle, migrenin kalıtsal bir hastalık olduğu söylenebilir. Ancak, migrenin ortaya çıkışında tek başına genetik faktörlerin etkisi yoktur.
Migrenin ortaya çıkışında, diğer faktörlerin de rol oynadığı bilinmektedir. Migrenin kalıtsal olduğu düşünülürse, migren şikayetleri olan birinin aile üyelerinde de migren şikayetleri olabileceği düşünülebilir.
Kaynakça:
1.YÜCEL Y (2008). Migren baş ağrısında tanı ve tedavi yaklaşımları. Dicle Tıp Dergisi, 35(4), 281 – 286.
2.Evren BORAN, H., & BOLAY, H. (2013). Migren Patofizyolojisi. Archives of Neuropsychiatry/Noropsikiatri Arsivi.
3.KEÇECİ, H. (2000). Migrenin Genetiği. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 22(2), 123-126.
4.KEÇECİ, H. (2000). Migrenin Genetiği. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 22(2), 123-126.
5.Duman, T., Dede, H., & Seydaoğlu, G. (2016). Comparison of triptans, NSAID and combination in migraine attack treatment. AGRI-THE JOURNAL OF THE TURKISH SOCIETY OF ALGOLOGY, 28(3).